Anunnaki veya Anunnaku bir grup Sümer ve Akad mitolojik tanrılarıdır. Anunnaki kelimesi Sümer dilinde, "gökyüzünden dünyaya gelenler" anlamına gelmektedir. Eski ahitte geçen "Nefilim" kelimesi, "aşağı gönderilenler" anlamına gelmesine rağmen "devler" olarak tercüme edilmiştir.
Eski Sümer metinlerinde “gökten yere inenler” anlamına gelen ve “büyük tanrılar” için kullanılan “Anunnaki” kelimesi, düş ürünü mitolojik tanrıları değil, yüz binlerce yıl önce Marduk gezegeninden dünyamıza inen ve üzerinde bir koloni kuran “yabancıları” betimlemekte kullanılan bir özel isimdi. Benzeri biçimde, Tevrat'ın ilk bölümü olan Tekvin'in altıncı babında, Tufan öncesi dönemi anlatan ayetlerde geçen “O zamanlar yeryüzünde Nefilim vardı, bunlar eski zamanın güçlü ve ünlü adamlarıydılar” ifadesi de, bizzat bu yabancı ırka gönderme yapmıştır.
Ünlü Rus araştırmacı Sitchin ve meslektaşları, Sümer tabletlerini ve Sümerceyi akıcı olarak öğrendikten sonra, yazılı tarihin gerçekleri yansıtmadığı düşüncesine sahip olmuşlardır. Sitchin'in yaptığı araştırmalar sonucu İncil'de geçen Nefilim ile Sümer'in sözünü ettiği Anunnaki'nin aynı anlama geldiği ileri sürülmüştür. Ve bu düşünce, Farmasonluktan Thule derneğine kadar tüm üst yönetimlerin bildiği ve benimsediği bir düşünce olmuştur.
Sümer metinlerinde, dört milyar yıldan uzun bir süre önce "Nibura" adında gezgin bir gezegenin güneş sistemimize girdiğini, Tiamat denen büyük bir gezegeni kıl payı ıskaladığı bunun sonucunda ciddi yer çekimi sorunları ortaya çıktığı açıklanmaktadır. Daha sonra Nibiru-Babillilere göre Marduk, bir kez daha geldiğinde Tiamat gerçekten vurulur ve Nibiru'nun görevli ayları tarafından bombalanır. Tiamat'ın çeşitli boylardaki parçaları asıl yörüngesinde kalarak asteroit kuşağını oluştururken gezegenin diğer yarısı güneşe yakın yeni bir yörüngeye fırlar, bu parça zaman içinde Dünya'yı meydana getirir. Nibiru'nun aylarından biri olan Kingu bizim şu anki ay olarak bildiğimiz "Ay" haline gelir.
İşin ilginç yanı ise bu teori, Dünya'nın kabuğunun bir kısmının (Pasifik okyanusunu kaplayan kısmı) neden eksik olduğunu ve asteroit kuşağının nasıl oluştuğunu mantıklı bir şekilde açıklayabilmektedir. Bu teori çok fazla spekülasyona neden olan kuyruklu yıldızları da açıklamaktadır. Teoriye göre Nibiru ve Tiamat çarpıştıklarında, iki dünyadan da çok miktarda deniz suyu toprak ve döküntüyle birlikte uzayda savrulmuşlardır ve kirli buz parçalarını oluşturmuşlardır. Bu teori yakın zamanda elde edilen bazı bulgular ile daha da güçlenmiştir; Antartika'da bulunan bazı göktaşları, Mars'ın atmosferini olusturan gazları içerir, öte yandan bilim insanları bir Mars meteorunda, dört milyar yaşında olduğu tespit edilen mikroorganizmalar tespit etmişlerdir.
Sümer kayıtlarına göre Nibiru yani Anunnaki'nin son derece gelişmiş varlıkları, 450.000 yıl önce, yani dünyanın ikinci buzul döneminde iki gezegenin yaklaşması sonucu Dünya'ya seyahat ederler. Nasıl ki astronotlar Dünya'ya inerken okyanusa iner, Anunnakiler de de ilk inişlerini suya yapmışlardır. Dolayısıyla antik astronotlar kendilerine ortalama bir sıcaklık, su ve yakıt kaynağı sağlayacak bir kamp yeri aramışlar ve bulmuşlardır: Mezopotamya.
Bazı araştırmacılar, bu ilk Anunnaki yerleşim merkezinin Güney Irak'ta kalmasını ve savaşlarda sürekli buraların bombalanmasını şüpheyle karşılamışlardır. Kayıtlarımıza dönersek, Mutlak Nibiru hakimi Anu (veya An yada El) asıl gezegenden operasyonu yönetirken Anu’nun iki oğlu Enlil ve Enki liderliğinde dünyada sistematik bir kolonileşme hareketi başlamıştır. Böylece bütün Anunnaki liderleri daha sonra Nefilim ya da Tanrı rolüne girmişlerdir. Ve çok ilginçtir ki bu Nefilimden birisinin ismi Nazi'dir.
Enlil, görev kumandanıdır, Enki ise yönetici ve bilim subayı. İki kardeş arasında ise Nibiru protokolleri ile ilgili düşmanlıklar vardır. Büyük Enki, dünya yolculuğu fikrini ilk başlatan kişidir. İyi korunmuş metinlerin birinde Enki'nin İran Körfezi'ne inişi şöyle anlatılır : "Dünyaya yaklaşırken çok fazla su olduğunu fark ettim. Yeşil çayırlarına yaklaştığımda, benim emrimle yükseltiler ve kümbetler oluştu. Saf bir yerde evimi yaptım".
Enki'nin liderliği altında İran Körfezi'nin kuzeyindeki bataklıklar kurutulmuş, sulama kanalları yapılmıştır. Enki'nin büyük oğlu Marduk'un önderliğinde destek birlikleri gelmiştir. Dünya zamanıyla çok uzun bir yıl olan bu olay Anunnaki için sadece birkaç yıldır. Bazı araştırmacılar, Anunnaki'nin Dünya üzerindeki çalışmalarıyla ilgili çok karmaşık metafizik açıklamalar üretmişlerdir. Bir çoğu, Nibiru'nun geçişiyle bozulan enerji alanlarından ve ruhsal boyutlardan bahsetmektedir. Sitchin ve diğer araştırmacıların teorisi ise, kolonicilerin dünya üzerinde mineral zenginliklerin peşinde olduğu yönündedir: "Anunnaki, bizim hidroklorokarbonlar sayesinde Ozon'a verdiğimiz türde zararlar bulunan kendi atmosferini onarmak için altın arıyorlar." Bugün şaşırtıcı şekilde bilim insanları, ozon tabakasının onarılmasının en iyi yolunun minik altın partiküllerin atmosfere atılması olduğunu söylemektedirler. Fakat İran körfezindeki bu altın çıkarma işi, ihtiyaçlarını karşılamaya yetmemiştir. Varisi Enlil ile birlikte Anu, koloniyi ziyaret eder ve Enki'yi daha fazla altın bulmayla görevlendirir. Enki, Güney Afrika ve oradan da Güney Amerika'ya gider. Güney Amerika'da altın olduğu 1970 yılında kanıtlanmıştır. Kazı izlerine Orta ve Güney Amerika'da rastlanmıştır. Bu Anunnaki altın arama çalışmaları gezegenin belirli bölgelerinde devam eder ve insanın başlangıçtaki yayılmalarını da açıklar. Bu konudaki önemli destek ve kaynak da Mezopotamya'da verilen şehir isimleri ile Orta Amerika'dakilerin benzerliğidir. Anunnakiler, yeryüzünden çekilirler. Fakat bıraktıkları ezoterik bilgiler binlerce yıl pek çok kültürün ve topluluğun içinde şifrelenerek saklanır. Bu grupların içinde Simyacılar, Mecusiler, Kabalistler, Gnostikler, Şövalyeler ve masonlar vardır. Masonluğun kurucusu kabul edilen Hiram Abif, 3000 yıl önce Kudüs’te Solomon tapınağını yaparken gerçek Anunnaki ile İsrailoğulları'nın "YHVH" (Yahveh, Yehova) adını verdiği tanrı arasındaki bağlantıyı biliyordu. Bu bilgisi yüzünden İsrailoğulları'yla ters düştüğü için öldürüldü. Bu bilgilerin hala sır olarak Masonlarda olduğu söylenmektedir..