Karamazov Kardeşler'de, Fedor Pavloviç, oğlu Alyoşa da yanındayken "cehennem" üzerine şunları söyler: "...Öldüğüm zaman şeytanların beni çengellere takıp götürmeyi unutacaklarına hiç ihtimal vermiyorum. Sonra da 'Ne çengeli, nereden alacaklar bu çengelleri' diye düşünüyorum.'Biçimleri nasıl, demirden mi yapılmış? Nerede dövmüşler? Fabrikaları mı var?' Manastırdaki rahipler belki cehennemin bir tavanı olduğuna inanıyor. Ben cehennemin varlığına inanabilirim ama tavansız olanına; böylesi daha ince, daha medenî, daha Lütervarî oluyor... Aslında hepsi bir değil mi. Ha tavanlı, ha tavansız. Ama o melun mesele de bundan çıkıyor. Tavan yoksa çengel de yok demektir. Çengel olmayınca geriye ne kalıyor. Buna da ihtimal verilemez. Öyleyse beni kim çengelleyip götürecek? Bunu yapmazlarsa dünyada hak, adalet mi kalır? İcat etmek lazım bu çengelleri, sırf benim için; çünkü ne rezilim ben Alyoşa, bir bilsen! Alyoşa, babasına sakin, ciddi bir şekilde baktı.
- Orada çengel, mengel yok.
- Öyle öyle, sadece çengel gölgeleri varmış. Biliyorum. Bir Fransız'ın cehennemden bahsedişini okumuştum: 'J'ai vu l'ombre d'un cocher qui avec l'ombr'une brosse frottait l'ombre d'une carosse.' ('Bir arabacı gölgesi gördüm. Bu gölge bir fırça gölgesiyle bir araba gölgesini fırçalıyordu.') Çengel olmadığını neden biliyorsun canım? Hele rahiplerle kalırsan daha kim bilir neler duyacağız! Ama gene de git, her şeyin aslını esasını öğren, gel bize haber ver. Ne de olsa öbür dünyanın nasıl bir yer olduğunu bildikten sonra göçmek daha kolay olur..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder