Kapitalizm; üretmek için tüketimi, tüketmek
için de üretimi artırmak ister. O; sürekli, artırmanın, çoğaltmanın peşindedir.
İhtiyaçtan çok üretir kapitalizm. Üretim çeşit çeşittir kapitalizmde. Bu üretim, insan popülasyonunun artması için tüketimi teşvik eder. Besin almayan bir canlı üreyemez en nihayetinde. Ama Malthus
teoremi demir bir yumruk gibi iner bu üretim düzeninin tepesine. İnsan sayısı
geometrik olarak artarken, gıda sayısı aritmetik olarak artar. En sonunda, gıda
bulamayan yığınlar fakirleşir. Bu ise, Morgan Freeman’ın isyanına neden olur: “Afrika’daki
anneler, çocuklarına tabağındaki yemeği bitir diye bağırana kadar, dünyadaki tüm
tabakları kırmak istiyorum”.
Sosyalizm ise paylaşmak için
tüketimi ve yine paylaşmak için üretimi teşvik eder. Burada, paylaşım esastır. Sosyalizm,
teşvik etmez insanların çoğalmasını; az insan demek, üretilenden daha fazla pay
alınması demektir; bu da doyum hissine neden olur en nihayetinde. Kapitalizm,
üretir de üretir. Hep daha fazlasını... Ve de satmak ister ürettiklerinin hepsini. Özendirir,
kandırır, insanların türlü türlü zayıflıklarından yararlanır ve satar. İhtiyaç
olsun olmasın, teşvik edilen sürekli almaktır bu düzende. Sahip olmak, hep daha
fazlasına; temel istek budur. Bu sahip olma duygusu, insanın kimliğidir
kapitalizmde. Paylaşmak mı? Asla. Benim olmalı, hep benim. Mutluluk, para,
rahatlık, şatafat, ün; hepsi benim olmalı... Sosyalizmde ise benim olmalı,
ihtiyacım kadarı. Fazlası ise, ihtiyacı olana verilmeli. İhtiyaçtan fazlasını
dağıtırsın bu düzende. Paylaşmak, insanın kimliğidir sosyalizmde. Mutluluğu da,
parayı da hem kendin hem de diğer insanlar için eşit düzeyde istersin. Mutluluğun
özü budur işte. Tüm sahiplik duygularından kurtulmak... Kimse kimsenin ve hiçbir
şey hiç kimsenin malı değildir; üretilenler herkesle ortak paylaşılır. Şeyh
Bedrettin’in dediği gibi: “Yarin yanağından gayrı, her yerde her şeyde hep
beraber”. İşte sosyalizm... Seçim insanlığın kaderini belirleyecek.