Semiyotik, eski Yunancada "işaret" anlamına gelen "semeîon" kelimesinden gelir. Terim, göstergelerin yorumlanması ve işaretleri anlama süreçlerinin sistematik bir şekilde incelenmesi olarak tanımlanabilir. Semiyotik, disiplinlerarası bir çalışma alanıdır. [Anlam bilimi, dil bilimi, fonetik, mimarlık, sosyoloji, psikanaliz gibi bir çok bilim dalını ilgilendiren interdisipliner bir çalışma alanı olup yapısalcılığın (strüktüralizm) modeli de denilebilir.]
Semiyotik bugünkü anlamda ilk defa John Locke (1632-1704) tarafından Essays Concerning Human Understanding (İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme (1690) başlıklı eserde kullanılmıştır. Modern semiyotik ise kaynağını Ferdinand de Saussure’nin 1916’da yayımlanan Genel Dil Bilimi Dersleri ile pragmatist filozof Charles Sanders Peirce'in (1839-1914)’nin yazılarından alır. Peirce, bütün olguları kapsayan bir göstergeler kuramı tasarlamış ve mantıkla özdeşleştirdiği bu kurama «semiotic» adını vermiştir. Peirce’e göre, her çeşit bilimsel inceleme için bir başvuru çerçevesi oluşturan genel bir kuram olarak gösterge bilimi üç kısma ayrılarak incelenebilir :
1. Salt dilbilgisi; 2. Mantık; 3. Salt sözbilim.
Semiyotiğin en çok tanınan temsilcileri ise, Avangart (avant-garde: yenilikçi) yazar Roland Barthes (1915-1980), Gülün Adı ve Foucault Sarkacı gibi kitaplarıyla da tanınan Umberto Eco (1932), dil ve felsefe ilişkisi üzerine yazıları bulunan Mihail Bahtin (1895-1970)'dir. En çok mimari, sanat ve iletişim alanlarında kullanılan gösterge bilimi, psikanalizin de dayanak noktalarından biridir. Semiyotikte göstergeler, kod çözme sürecinde, çözümlemeci tarafından belli bir mantık dizgesinde çözülmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder